Bilir misin
bazen kelimeler alır başını giderde
düşer iki yana alfabemin kolları!
Alışırım belki
kifayetsiz bir cümlenin tam ortasına kadehi vurmaya..
belki alışırım
şişede balık olmaya, kimbilir belki..
ama yine de üç harf beklerim
gözpınarlarımdan dolan sarnıçtan
beline döndüğüm vanası açık hasretimi
yıkasın, yıkasın isterim
yıkasın kara lekelerimi..
asla tüketmedim HİÇ'liğimi
HİÇ olmak herşey olmaktır çoğu kez
HİÇ kimsenin olamadığı mesala!!
...ve tüner hıçkırığıma
sayıkladıklarım..
kimi isli bir mum tepesinde gururla
nasıl da kocaman gölgelere dönüştüğünü anlatır
kimi ezikliğime yamalanmış geçmişi..
anlarım elbet
anlarım da
anlatamam, herşeyin HİÇ'liğini
duyumsarım bir kalbin atışlarını
içimin o en derin mahzeninde yıllanmış şarap gibi kokar
izlerini dudaklarıma sürerim ayrılığın
sarhoş bir kelimeye anlatırım hikayemi
şişe mantarı ne kadar anlarsa öyle işte..
Bilir misin!!
tomurcuğun çiçeğe dururken çektiği sancıyı
Duyar mısın!!
sırtları yağmurda acımasızca dövülen taşların sesini
Yaşayabilir misin!!
mavi patiskalı işçilerin sabah simiti keyfini
bir hızar gibi parmaklarını keser ayaz
paslı menteşelerden gelen sesin anlamını bilir misin
Bazen garip durur kelimeler!
istediğini verir kimi zaman
istediğini alır her zaman!
ŞİMDİ DESEM Kİ UMUDA
karışık bir salata ortaya
VE
bir büyük benden yan masaya
istediğim türküyü çalar mı bu yirmidokuz adam
''EVVELİM SEN OLDUN AHİRİM SENSİN'' diye mesela!!
bir hayat kayar ellerinizden
hani, bir kitap okumaya başlarsınız...ilk satırlarda çeker sizi içine... öyle güzeldir ki anlatım... tüm gerçeklik bir yana... o kurgunun içine kapılır gidersiniz.gidersiniz... öyle kapılırsınız ki...
uzaklardan bir el uzanıp tutar ellerinizden... alıp götürür... uzaklara... kokusu ulaşır size dağların,denizin,çiçeklerin... bir meltem okşayıp geçer teninizi...dokunuşları hissedersiniz ya yüreğinizde...
hani, bilseniz de kurgu olduğunu... o akışı bırakmak istemezsiniz... bir yandan merak edersiniz... 'ne olacak? ' bilirsiniz oysa... hiç bir şey olmamıştır...
olmayacaktır... her şey sadece ihtimaller bütünüdür... ve o ihtimaller öyle yaşanılası... ve o kurgu öyle gerçektir ki.. yaşadığınız âna baskın çıkar ya...
ama nedense... "son" önemlidir hep... o kitabın da sonuna ulaşmak istersiniz... diğer yandan o kitabı bitirmek, o hayali tüketmektir... bilirsiniz.... her sonun bir tükeniş olduğunu öğretmiştir hayat size...
okumak - okumaya kıyamamak bir çelişki olur içinizde... oysa, çelişki daha çekici kılar o kitabı... daha bir özümsemeye başladığınızı hissedersiniz o noktadan sonra okuduklarınızı... her sayfada "son" a biraz daha yaklaştığınızı bilerek... her sayfada biraz daha kaybederek... her sayfada biraz daha tükenerek... ve içiniz burkularak o "son" sayfa... kitabın arka kapağını kapatırsınız usulca... siz dışarıda kalansınızdır...
her şey ilk sayfa ile son sayfa arasında, avuçlarınızdadır şimdi... sımsıkı tutarsınız birkaç dakikalığına ellerinizde...
bazı ilişkiler gibi... hani, bitmesine kıyamadığınız... tüm güzelliğine rağmen devam edemeyeceğini... gideceği bir yer olmadığını... sadece bir ihtimalin yaşandığını bildiğiniz... bir ilişki gibi... yüreğinizden bırakmak istemeden... ama artık sadece dışından bakarak... sımsıkı sarıldığınız birkaç dakika gibi...
ve sonra... bir hayat kayar ellerinizden... kütüphane raflarındaki yerini alır... ara sıra sayfaları yeniden karıştırılmak üzere...